Adilye Teyze Anaokulu

Ailenin bilgi Rehberi

  1. Home
  2. »
  3. Ailenin bilgi Rehberi

Anaokuluna hazır olma yaşı her çocuk için aynı değildir. Genel olarak anaokuluna başlama yaşının 2-4 yaş arası olduğu kabul edilmektedir. Annenin çalışması nedeniyle daha önceden anneden ayrı kalmaya alışık olan, ihtiyaçlarını konuşarak veya başka biçimlerde ifade edebilen, basit komutları izleyebilen, yürüme ve koşma gibi becerileri gelişmiş olan çocuklar anaokuluna başlayabilirler.

0-6 yaş dönemi, çocuğun gelişiminin en hızlı ve en kritik yıllarını kapsamaktadır. Zeka gelişiminin %60’ı 0-6 yaş arasında tamamlanırken, bizi biz yapan kişilik yapımızın da %80’i bu dönemde şekillenmektedir.

Anaokulu çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Anaokulu çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu bir ortamdan uzaklaşıp ilgiyi, sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, beklemeyi, sabretmeyi öğrendiği, ihtiyaçlarını kendisinin karşılayabilmesi için desteklendiği bir ortamdır. Çocuk, bu dönemde anne-babadan ayrı kalmaya alışarak, farklı bir birey olduğunu algılar. Çocuk, aynı zamanda kendi başına kararlar alma ve aldığı kararların sorumluluklarına katlanmayı öğrenir. Çocuk yuvaya giderek öncelikle düzenli olmayı öğrenir; her gün aynı saatte kalkıp, aynı düzen içinde okuluna gitmektedir. Bu ev yaşamında da düzen sağlar.

Çocuk belirli bir saatte yatmayı, düzenli olarak kahvaltı yapmayı öğrenir. Düzenli ve sürekli arkadaşlıkları olur. Arkadaşlarını aramaya, onlar tarafından aranmaya başlar. Arkadaşlık ve arkadaşlarıyla paylaştıkları önem kazanmaya başlar. Başka insanlarla ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir. Anaokulunda çocuğun sorun çözme becerisi de gelişir. Örneğin, oyuncağını paylaşması gerektiğinde uygun yöntemle yaklaşamazsa hayal kırıklığı yaşayabilir. Kabul görmek, kabul etmek gibi sosyal kavramlar gelişmeye ve önem kazanmaya başlar.

Anaokulunun çocuklara sağladığı önemli fırsatlardan birisi de, çocuklara yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatlarının sunulmasıdır. Çocuk, her türlü bilgiyi grupta etkileşim halinde öğrenir. Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi, çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler çok kolay öğrenilmekte, kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır.

Okul öncesi eğitim kurumlarının başka bir önemi de, çocukların gelişimlerinin kurum tarafından takip edilmesidir. Çünkü anne-babalar çocuklarının gelişim alanlarını dikkatle takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayabilirler. Her çocuk, gelişiminin bazı alanlarında sorunlar yaşayabilir ve ileriki yaşlarda yaşaması olası bazı problemlere ait ipuçları verebilir. Bu belirtileri fark etmenin ve uygun müdahalenin ne olduğuna karar vermenin en iyi yolu, çocuğun anaokulu gibi yapılandırılmış bir ortamda düzenli şekilde takip edilmesidir.

Okul öncesi eğitim almış çocukların gitmeyenlere oranla ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları, okuma-yazmaya diğer çocuklardan daha erken başladıkları araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Ülkemizde, önceleri anaokulları sadece çalışan annelerin çocuklarının gitmesi gereken kurumlar olarak düşünülürken, günümüzde bu gerekçe devam etmekle birlikte, erken eğitimin öneminin fark edilmesi ile birlikte, annenin çalışmasına bağlı olmaksızın okul öncesi eğitim kurumlarına talep artmıştır. Bu durum sevindirici olmakla birlikte, temennimiz; hala %20’lerde seyreden okul öncesinde okullaşma oranının % 100’lere çıkmasıdır.

Anaokulu seçerken, velilerin görüşme sırasında kendilerine anlatılanlardan çok beş duyu organlarına göre seçim yapmalarında fayda vardır. Çocukların yuvada olduğu saatlerde yuvaya giderlerse daha faydalı olur. Çünkü yuvadaki çocukların yüz ifadeleri, sesleri, gülüşleri tercih yapmalarında yardımcı olacaktır. Bunun yanı sıra;

Okulun sahibi kim veya yönetim kurulu kimlerden oluşuyor, bu kişilerin eğitim durumları, eğitim geçmişleri ve daha önce yaptıkları işler ile ilgili bilgi edinilmelidir. Okulun belirli bir kurumdan lisansı yani izninin olup olmadığı sorulmalıdır. Öğretmenlerin yeterli bilgi ve deneyime sahip çocuk gelişimi bölümü mezunu olmaları ve öğretmenlerin düzenli olarak hizmet içi eğitim alıyor olmaları gerekmektedir. Kurumda velilere ihtiyaç duyulduğunda danışmanlık ve rehberlik hizmeti verecek bir çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanının olması gerekmektedir.

Kurumun uyguladığı sistemli bir eğitim programının olması gerekmektedir. Konuların işlenmesinde yeteri kadar gezi, gözlem, inceleme ve deneylere ağırlık verilmeli, zekâ ve yeteneklerinin gelişimini sağlayan branş derslerinin alanlarında uzman öğretmenlerce uygulanıyor olması gerekmektedir. Aylık plan, yemek listesi ve gelişim raporlarının velilere gönderilmesi gerekmektedir. Binanın fiziksel şartlarının uygun olması gerekmektedir. Yuva müstakil bir binada olmalıdır. İçinde kapalı ve açık oyun alanlarının bulunması gerekmektedir. Bina iyi bir aydınlatma ve ısıtma sistemine sahip olmalıdır. Kurumda her türlü tehlikelere karşı önlemlerin alınmış olması gerekmektedir. Yeterli miktarda eğitici oyuncak ve araçların bulunması gerekmektedir.

Materyaller çocukların boylarının yetişebileceği dolaplarda ve ellerinin altında olmalıdır. Böylece çocuklar yetişkinlere bağlı olmadan özgür hareket edebilmeli ve oynadıkları materyalleri yerlerine kolaylıkla yerleştirebilmelidir. Gelişimleri açısından sınıflarda evcilik, sanat, blok, müzik, fen ve doğa gibi değişik köşeler olmalıdır. Her köşede o köşeye ait özel materyaller ve çalışma imkanları olmalıdır. Tuvalet ve lavaboların boyutları uygun, yeterli ve temiz olmalıdır. Mutfağı temiz, düzenli, araç gereçleri sağlık kurallarına uygun ve yeterli olmalıdır. Çocukların yaş ve gelişim durumlarına göre gruplar oluşturulmalı.

Özetle, çocuğunuz için bir kurum seçmeden önce;

  • Kurumun çalışma ruhsatı var mı? Görünüz.
  • Çocuğun öğretmeninin çocuk gelişimi diploması var mı? Görünüz.
  • Kurucular eğitim kökenli mi? Yoksa bu işi sadece ticaret amaçlı mı yapıyorlar. Kurucuların eğitimci olması vazgeçilmez zorunluluktur.
  • Kurum on yılı geçen bir süre zarfında kendini çalışmalarıyla ispatlamış mıdır?
  • Yuva personelinin mutluluğunu ve becerilerini gözlemleyin. Yüreğinde sevgi olmayan hiçbir insan çocuk eğitemez.
  • Temizliğe, hijyene ve havalandırmaya dikkat edin. Kışın binanın kaloriferle ısınmasında sağlık açısından fayda vardır.
  • Beslenme önemli bir eğitimdir. Yuvada aldığı damak tadı ve dengeli beslenme alışkanlığı bir ömür boyu süreceğinden yemek listesi alınıp, diyetisyene incelettirilmeli, yemeğin piştiği, gıdaların saklandığı ortam mutlaka görülmelidir. Yemek listesinin düzenli uygulanıp, uygulanmadığı kontrol edilmelidir.
  • Tanıtım broşürlerinde yazılan İngilizce, dans, bale, satranç v.s  gibi ders veren öğretmenlerin eğitim durumlarını ve deneyimlerini  sorun,  bu derslerin programlarını görünüz…

Anaokuluna başlama hem aile için, hem de çocuk için önemli bir adımdır. Bu dönemde çocukların yaşadıklarını, verdikleri tepkileri ve bu tepkiler karşısında ne yapacaklarını bilmek sürecin çocuk açısından rahat atlatılmasını sağlayacaktır.

Çocuklar anaokuluna başladıklarında genellikle;

Neden annem ve babamdan ayrılıyorum ?,
Bütün bu çocuklar da kim ?,
Öğretmenim beni burada koruyabilecek mi ?,
Annem gidip de, ya geri gelmezse, ne olacak ?,
Evin yolunu da bilmiyorum,
Burada ne yapacağım ?,
Ağlarsam belki annem benimle kalır ?, gibi duygu ve düşüncelere kapılacaktır.

Çocukların anaokuluna başladıkları ilk günlerde gösterdikleri bazı davranışlar şunlardır ;

Ağlayarak yada sözel olarak ayrılığı protesto etmek, anne babasının kucağından inmek istememek,
Okuldan gitmelerine, onlara sarılarak izin vermemek,
Arkalarından ağlamak,
Okulda öğlen uykusuna yatmamak,
Yemek yemeyi reddetmek,
Üstünü değiştirmeye direnç göstermek,
Okulda; sessizce, gruba katılmadan bir köşede oturmak,
Sürekli olarak anne babasının ne zaman geleceğini sormak ve kapıdan ayrılmak istememek.

Çocuğun bu adaptasyon sürecini en kolay şekilde geçirebilmesi için ailenin dikkat etmesi gereken bazı davranışlar vardır. Çocuk yuvaya başlamadan önce, çocuğa bundan sonra oyun oynayabileceği, arkadaş edineceği ve yeni bilgiler edineceği bir okula gideceği söylenmelidir ve bir gün çocukla birlikte sadece ziyarete gidilmelidir. Ziyaret saatinin çocukların eğlenceli bir aktivite saati olması yararlı olabilir. İlk gün, yuvada fazla kalınmadan dönülmelidir. Özellikle 3 yaşındaki çocuklar isteseler de, birinci gün 1–2 saatten fazla yuvada kalmamaları uygun olmaktadır. İkinci gün, çocuğun yarım gün yuvaya devamı daha uygun olmaktadır.

Yeni başladığı dönemde çocuğunuzun anlattıklarını sabırla dinleyin. İlk günlerin heyecanını ve endişesini abartılı ve gerçek olmayan hikayelerle size yansıtabilir. Öğretmeni ile kuracağınız düzenli iletişim, doğruları öğrenmenizi sağlayacaktır. Ancak, O’na fazla soru sormak, yuvayı fazla övmek, ne yediğiyle fazla ilgilenmek, sık sık yuvada çocuğun yanına gitmek, çocuğun uyumunu bozabilmektedir. Çocuklarla ilgili bilgileri, “O” yanınızda yokken yuva yetkilisinden almalısınız. Çocuğu dinleyip, onu ne kadar takdir ettiğinizi ve okula başladığı için onunla gurur duyduğunuzu belirtebilirsiniz.

Sabahları ayrılık sahnesini kısa tutun. Ona sevdiğinizi ve güvendiğinizi hissettirin. Ağladığı zaman onun önünde kendi heyecan ve endişelerinizi belli etmeyin. Çocuğunuza karşı şefkatli, sevecen ama soğukkanlı ve kararlı olun. İlk günler okula gelirken yanına sevdiği bir oyuncağı almasına izin vererek güven ve rahatlık hissetmesini sağlayabilirsiniz. Çocuğunuz, kimden en kolay ayrılıyorsa yuvaya onun bırakmasını sağlayın. İlk günler çocuğunuzun sizi aramasına fırsat vermeden çocuğunuzu erken alın.

Her şey yolunda gidiyor görünürken bile, bir gün birden bire çocuğunuz yuvaya artık gitmek istemediğini belirtebilir. Paniğe kapılmadan sıkıntısının ne olduğunu anlamaya çalışmalısınız, yuva yönetimi ve çocuğunuzun öğretmeninden yardım almalısınız. Anaokuluna ilk başladığı aylarda çocuğunuzun ara ara bu tepkileri vermesi doğaldır. İlk defa yuvaya başlayan bir çocuğun anneden ayrılmak istememesi, ağlaması çok normal bir tepkidir. Çocuk hiç tanımadığı bir ortamda, tanımadığı insanlara bir anda alışamaz. Bu nedenle, çocuğun bu tepkileri normal karşılanmalı, panik yapılmamalıdır. Çocuk yuvaya gitmek istemediğini belirttiğinde sakin bir tavırla, kesinlikle çocuğa kızmadan yuvaya gitmesi gerektiği açıklanmalıdır.

Yuvaya yeni başlayan bazı çocuklarda ise bu direnç aşırı ağlama, kusma gibi uç sonuçlara neden olabilmektedir. Tepkilerin bu derece aşırı olması çocuğun başka ciddi sıkıntılar yaşadığının bir göstergesidir ve ancak profesyonel bir yardım alınması koşuluyla bu problemin üstesinden gelinebilir. Bu durumda yuvadaki uzmanlar ve klinik ortamda çalışan uzmanın işbirliği ile bu problem çözülebilir. Ailenin bu konuda eğitilmesi ve çocuğun psikolojik olgunlaşmasının desteklenerek aile ile işbirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bazen anne ve babalar çareyi çocuğu okuldan almakta ve yuvaya verme kararını ileri bir zamana ertelemekte bulmaktadırlar. Böyle bir erteleme genellikle çözüm olmamaktadır ve bu çocuklar ilkokula başladıklarında benzer belirtiler göstermektedirler. Problem ne kadar erken çözülürse, çocuk bu durumun olumsuz etkilerini o kadar çabuk atlatacaktır.

Davranış Sorunlarıyla Başa Çıkmada Kullanılan Caydırıcı Tepkiler

Yrd.Doç.Dr. Bünyamin BİRKAN

Görmezden Gelme

Sorunlu davranış, çocuğun kendisine ve çevresine zarar vermiyor sadece ilgi çekmek amacıyla yapılıyorsa görmezden gelme, bu davranışın azaltılmasında en etkili caydırıcı tepki olarak kullanılmaktadır. Bu tepki, çocuğun sorunlu davranış olarak belirlenen davranışı ortaya çıktığında, yetişkinin çocukla herhangi bir ilişki kurmadan o davranış karşısında tepkisiz kalması olarak tanımlanabilir. Böyle bir durumda, çocukla göz kontağı kurmanın bile, çocuğun o davranış ile ilgilenildiğine yönelik bir tepki olacağı unutulmamalıdır. Çocuğun sorunlu davranışlarını görmezden gelme, ona bu davranışları sonucunda, istediği ilgi ya da ödülü alamayacağını ifade etmenin bir yoludur.

Ancak, anne-babalar için görmezden gelme, zaman zaman uygulaması zor bir teknik olabilmektedir. Sorunlu davranışı görmezden gelme, çocukla göz kontağı kurmama, ona bağırmama, çocuğun yaptığı davranışın önemsenmediğini gösterme şeklinde uygulanmalıdır. Bununla birlikte, eğer çocuk ilgi çekmek amacıyla bağırıyor ve kendini yere atıyorsa, bu davranışı görmezden gelmek oldukça zordur. Böyle durumlarda yapılacak olan, o ortamdan uzaklaşarak ev içinde bir başka odaya gitmek ve bir başka şeyle ilgilenmek olmalıdır. Böylece, sorunlu davranıştan uzaklaşılmış olunacaktır. Bazı durumlarda çocuk, yetişkinin ilgisini çekmek için onun konuşmasını bölebilir ya da kucağına çıkmaya çalışabilir. Bu tip davranışlar karşısında, çocuğu uzaklaştırmak zor olmasına rağmen yetişkin konuşmasını sürdürmeli ve onu kucağından indirmelidir. Yetişkinin davranışı ile çocuğa verilen mesaj, sorunlu davranışın artık ilgi çekmediği ve çocuğun davranışını değiştirmesi gerektiği yönündedir.

Yetişkinin, çocuğun sorunlu davranışına gösterdiği bu yeni tepki (görmezden gelme), başlangıçta onun sorunlu davranışını arttırmasına neden olabilir. Çünkü bu tepki, çocuğun, tamamen yetişkinin ona ilgi göstermesini sağlamak için geliştirdiği bir davranıştır. Ancak yetişkinin tutarlılığı devam ettiği sürece, çocuğun sorunlu davranışlarının azalacağı, hatta zaman içinde tamamen yok olacağı beklenmektedir. Örneğin: Ahmet her sabah kardeşi okula giderken onun arkasından ağlıyor, bağırıyor ve kendisini yere atıyordu. Bu durum karşısında annesi Ahmet’i kucağına alarak ona şarkı söylüyor ve onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ahmet, annesinin onu kucağında sallayarak, kendisine şarkı söylemesinden çok hoşlandığı için bu davranışı her sabah tekrarlıyordu. Anne, Ahmet’in bu davranışlarının o an için durmasını sağlıyor, ancak her sabah tekrar edilmesine de ortam hazırlamış oluyordu. Anne her sabah aynı şekilde tekrarlanan ağlama ve bağırma davranışlarının kucağa alma ve şarkı söyleme ile azalmadığını fark ederek, görmezlikten gelmeyi uygulamaya karar verdi. Uygulama başlangıcında, Ahmet’in ağlama ve bağırma davranışları karşısında anne onu kucağına almak yerine, yaptığı işe devam etti ve Ahmet ile hiç ilişki kurmadı. Ahmet, bu tepkiye önceleri çok şaşırdı ve annesinin ilgisini çekmek için ağlama ve bağırmaların şiddetini ve süresini daha da arttırdı. Anne, her seferinde aynı tutarlılık ve sabırla Ahmet’in bu davranışlarını görmezden geldi. Zaman içinde Ahmet, sorunlu bu davranışlarının annesinin hiç ilgisini çekmediğini görerek azalttı.

Ödülü Geri Çekme

Davranış değiştirme yönteminde ödül, uygun davranışın gösterilmesini kolaylaştırmak ve sorunlu davranışı uygun davranışa dönüştürmek amacıyla kullanılmaktadır. Eğer çocuk, sürekli olarak parmağını emiyorsa, çok sevdiği bir oyuncağı ile oynaması sağlanarak bu davranışı engellenebilir. Çocuk, uygun davranışı yerine getirdiğinde ödül aldığını bilirse, davranışını sorunlu davranış haline dönüştürmeyecektir.

Ödülü geri çekme tekniği, herhangi bir etkinlik sırasında çocuğun yaptığı sorunlu davranışa karşı, yetişkinin çocuğun sahip olduğu hoşlandığı bir şeyi geri çekmesi ve bir süre tepkisiz kalmasıdır. Bu durumda çocuk bir süre için hoşlandığı şeyden mahrum kalacak ancak sorunlu davranışı düzeldiğinden hoşlandığı şeye devam edebileceğini öğrenecektir. Örneğin: Sanem, annesi ile birlikte boyama yaparken kağıt yerine sürekli masayı boyamaktaydı. Bu davranış karşısında annesi kısa bir süre için boyayı alıyor, sonra geri vererek Sanem’e kağıdı boyaması gerektiğini hatırlatıyordu. Sanem uzun bir süre annesinin bu tepkisine aldırmadan masayı boyamaya devam etti, aynı zamanda annesinin kendi yaptığı etkinliği engellemesi nedeniyle ağladı ve bağırdı. Ancak annesinin tutarlı bir şekilde Sanem’in önünden boyaları ve kağıdı alması ve her seferinde kağıdı boyaması gerektiğini hatırlatması ile Sanem boyaları sadece kağıdı boyamakta kullanabileceğini öğrendi. Bir süre sonra Sanem, masa yerine tamamen kağıdı boyamaya başlayarak, hoşlanarak yaptığı bu etkinliği sürdürdü.

Alternatif Sunma

Çocuğunuz uygun olmayan bir davranış girişiminde bulunurken, uygun bir davranış önerisiyle karşısına çıkarsanız, diğerinden vazgeçebilir. Örneğin, kumaş bebeğini yıkamaya kalkan bir çocuğa, plastik bebeğini yıkaması önerilebilir.

Kesin bir “Hayır”!

Eğer kararlı şekilde “Hayır” derseniz, ve çocuğunuz yapmakta olduğu yaramazlığa ara verirse, hemen başka bir şeyle ilgilenmesini sağlamaya çalışın. “Hayır”ı tekrarlamaktan kaçının; çok duymak duyarsızlığa yol açar.

Sözel Uyarı!

Çocuğunuza yanlışını düzeltme şansı tanıyın. “Az önce baban ne demişti?”, ya da “Bıçaklarla ilgili kuralımız neydi?” gibi……. Böyle bir uyarı, en azından, çocuğa yaptığını tekrar değerlendirme fırsatı verebilir.

Moralinizi Yüksek Tutun!

Her zaman kurallarla ilgili tartışmaktan, bağırmaktan, fikrinizi değiştirmekten, yarı yolda vazgeçmekten ve Kısasa-kısastan (Sen bana vurursan, ben de sana vururum!) kaçının. Çünkü bunlar sorunu arttırıcı bir rol oynayabilecek şeylerdir.

Yukarıda yazdıklarımızı eksiksiz olarak yerine getirmek ancak süper bir insanın başarabileceği bir iştir. Öyle bir süper kişi yeryüzünde olmayacağına göre, zaman zaman sizler de bazı ilkeleri uygulamada zorlanabilirsiniz. Çok deneyimli anneler, hatta öğretmenler için bile, davranış sorunlarıyla başa çıkmak kolay bir iş değildir. Zaman zaman işler hiç de planladığınız gibi gitmeyebilir. Yapmanız gereken, olabildiğince sakin olmaya çalışarak, kararlılığınızı bozmamanızdır. Çocuğunuzun davranış sorunlarıyla uğraştığınız günlerde, ailenizden ve arkadaşlarınızdan biraz daha fazla desteğe gereksiniminiz olabilir. Ya da kendinize dinlenmek ve rahatlamak için ek zaman ayırmanız gerekebilir. Yardım istemekten ya da kendinize zaman ayırmaktan çekinmeyin. Unutmayın ki, bunları çocuğunuz için, onunla daha iyi ilgilenebilmek için yapacaksınız. Çocuğunuzun gösterdiği her ilerleme için, küçük bir ilerleme de olsa, kendinizi ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. Çocuğunuzun davranış sorunlarıyla baş etmek, sizden çok kendisinin yararına olacaktır. Ona, daha çok arkadaş edinme, daha fazla beceri kazanma ve olumlu davranışlar sergilemekten daha fazla zevk alma fırsatı yaratacaktır.

Tuvalet Eğitimine Hazır mıyız?

Çocuk gelişiminin her alanında olduğu gibi, tuvalet eğitiminin de her çocuk için geçerli bir başlangıç yaşı yoktur. Ama genellikle çocuklar, anne-babalar fark etmeden bu olgunluğa ulaşırlar. Bebeklerin önemli bir bölümü, gerekli olgunluğa 18-24 ay dolaylarında ulaşırlar, ancak bazı çocukları 4 yaşa kadar beklemek gerekebilir.

Çocuğunuzun yeterli olgunluğa ulaşma sürecinin neresinde olduğunu saptamada aşağıdaki liste işinize yarayacaktır;

  • Kakası düzenli, yumuşak ve şekillidir
  • Kilotunu kendi kendine indirip kaldırabilmektedir.
  • Ev halkının tuvalet/banyo hareketlerini taklit etmeye çalışmaktadır.
  • Kakası geldiğini bir takım fiziksel hareketlerle belli etmektedir veya söylemektedir.
  • Kaka ve çiş anlamına gelen kelimeleri kullanmaktadır.
  • Basit emirleri anlamaktadır (Örnek: oyuncağı al vb.)
  • Tuvalete gitmesi gerektiğini anlatan fiziksel uyarıları anlamakta ve önceden size söylemektedir.
  • Kakalı bezle kalmayı sevmemekte, istememektedir.
  • 3-4 saatlik kuru dönemleri olmaktadır, mesane kasları idrarını tutacak kadar olgunlaşmıştır.
  • Eşyaları yerine koyma alışkanlığını edinmeye başlamıştır.
  • Bağımsızlık isteğini belli etmektedir.
  • Yürüyebilmekte ve oturabilmektedir.

    Tuvalet Eğitiminin Aşamaları Çoğu anne babanın da bildiği gibi, tuvalet eğitimi çocuk gelişiminin önemli aşamalarından biridir. Aşağıda, tuvalet eğitiminin aşamaları verilmiştir.

A.Çocuğunuz tuvalet eğitimine hazır mı?

Genellikle anne-babalar çocukları iki buçuk yaşına geldiğinde, çocuklarının bu iş için hazır olduğunu düşünürler. Oysa, işin aslı bazen böyle olmayabilir. Çocuğunuzun tuvalet ve banyodaki tavırlarını gözleyin, başkalarını taklit ediyor mu? Sakın onu zamanından önce, çocuğunuz bu işe hazır olmadan zorlamayın!

B. Doğru ve uygun malzemeyi satın alın!

Çocuğunuzun boyuna uygun lazımlık yada klozete uygulanabilir oturma yeri alın. En önemli özellik, çocuğun otururken ayaklarının yere değmesidir. Bu durumda bağırsak hareketleri başlayınca, yerden destek alabilecektir. Bu konuda resimli bir kitap çok işinize yarayabilir.

C. Bir rutin oluşturun!

Çocuğunuzu, günde bir kez giyinik olarak lazımlığa oturtun. Bu, kahvaltıdan sonra, banyodan önce yada bağırsak hareketlerinin başladığı herhangi bir zaman olabilir. Burada amacımız, çocuğun, lazımlığa alışması, onu günlük rutinin bir parçası olarak görmeye başlamasıdır. Oturmak istemezse, bırakın. Sakın onu zorla lazımlığa oturtmaya çalışmayın. Hele korkmuşsa, sakın sakın zorlamayın! Bu durumda, lazımlığı bir kaç haftalığına bir kenara koyun, ardından tekrar deneyin. Oturursa iyi, ama ona neden oraya oturması gerektiğini anlatmaya çalışmayın! Unutmayın, sadece onu lazımlığa alıştırıyorsunuz ve bu iş için en uygun yer neresiyse oraya gidin; oyun odası en uygun yer olabilir!

D. Çocuğunuzun bezini çıkarın!

Onu lazımlığa bezini çıkartarak oturtun. Bu aşamada bir takım açıklamalar yararlı olabilir; anne-babanın, varsa diğer kardeşlerin ve herkesin bu işi yaptığını ona anlatın. Soyunup tuvalete girmenin erişkince bir davranış olduğunu ona anlatmaya çalışın. Herhangi bir olumsuzluk durumunda çocuğunuzun zorlamayın. Hazır olana ve kendi kendine tuvalete oturmaya ilgi gösterene kadar bekleyin!

E. Çocuğunuza süreci açıklayın!

Çocuğunuz bezine kaka yaptığı zaman, onu lazımlığa oturtun, bezi onun gözü önünde lazımlık içine boşaltın. Bu durum, onun oturma ve kaka üretme arasındaki ilişkiyi anlamasına yardım edecektir. Lazımlığı tuvalete döktükten sonra sifonu ona çektirin –korkuyorsa yapmayın- kakanın nereye gittiğini görsün. Kakadan sonra giyinmeyi ve ellerini yıkamayı öğretin.

F. Çocuğunuzu bağımsızca hareket etmeye teşvik edin!

Sıkıştığı zaman lazımlığı kullanması konusunda ona cesaret verin. Ne zaman isterse sizden yardım göreceği konusunda da emin olmasını sağlayın. Ara ara bezini çıkararak kilotla dolaşmasına izin verin. Bu sırada lazımlık göz önünde olsun, ona ne zaman isterse oturabileceğini söyleyin ve bunu sık sık hatırlatın.

G. Alt bezinden kilota geçin!

Eğitim bu aşamaya gelince, kalın bir kumaştan yapılmış yada tek kullanımlık kilotlar giydirin. Bezden olanlar genellikle çocuğun çişini farketmesi nedeniyle daha çok işe yarar. Tek kullanımlık olanları dışarı çıkarken kullanın. Önce bir kaç saatle başlayın. Geceleri alt bezine devam edin. Yavaş yavaş büyük çocuk kilotuna geçme vakti geliyor.

H. Geri dönüşlere hoşgörüyle yaklaşın!

Her çocuk tuvalet eğitimi sürecinde ara ara altına kaçıracaktır. Ona kızmayın, cezalandırmayın. Kaslarını kullanmayı öğrenirken bu durum olağandır ve biraz zaman alabilir. Bir kaza durumunda altını temizlerken, bir dahaki sefere lazımlığı kullanmasını ona hatırlatın.

I. Gece eğitimine başlayın!

Gündüz sorunu tamamen çözülse bile, gece kontrolü aylar, bazen yıllar sonraya kalabilir. Hemen alt bezini atmaya kalkmayın. Bez bağlamanıza itiraz ediyorsa, çarşafın altına naylon bir örtü, alez sermeniz temizliği kolaylaştıracaktır. Bu yaşta çocuğunuz tuvalete kalmak için uyanmada gereken olgunluğa henüz ulaşmamıştır. Bu aşamada, akşamları sıvı alımını azaltmanız, kuru gecelerin sayısını artıracaktır. Gece çişi gelir ve uyanırsa, size seslenebileceğini ona hatırlatın. Lazımlığını yatağının hemen yanına koymanız da yararlı olabilir.

J. İşte bu kadar!!!

İnanın, tüm bunlar çocuğunuz hazır olunca gerçekleşecektir. Hazır olana kadar beklemeniz, hem onun, hem de sizin işinizi kolaylaştıracaktır.